Mikrobiyota Nedir?

İnsan vücudunda 60 trilyondan fazla hücre bulunur, bunların yarısı insan hücreleri iken diğer yarısı insan vücudunda yaşayan mikroorganizmalardır. Mikrobiyotaları kısaca vücudumuzda yaşayan zararsız mikroorganizmalar olarak tanımlayabiliriz. Mikrobiyatalar ve insan vücudu arasında karşılıklı bir yarar ilişkisi de mevcuttur. Mikrobiyotalar, virüs, bakteri, tek hücreliler ya da mantar olabilir. Mikrobiyotalar, vücudumuzda en yoğun olarak bağırsaklarımızda bulunur. Bağırsaklarda bulunan mikrobiyota neredeyse 100 trilyon mikroorganizmadan meydana gelir ve ağırlığı neredeyse 2 kilogramdır. Son dönemlerde hem işlevi hem de ağırığı sebebiyle mikrobiyota, organ olarak değerlendiriliyor. Ciltte, vajinada, solunum sisteminde ve ağızda da bol miktarda mikrobiyota bulunabilir. Mikrobiyotalar aynı zamanda mikrobiyom veya flora olarak da bilinir.

Mikrobiyota Niçin Önemli?

Yaklaşık 2000 sene önce, tıp henüz hiç gelişmemişken bile Hipokrat, “Bütün hastalıklar bağırsakta başlar.” demişti. Bugün yapılan bilimsel çalışmalar ve araştırmaların sonuçları Hipokrat’ın 2000 sene önce söylediği sözü doğrular nitelikte. Birbiri ile alakasız gözüken hastalıkların altından bile bağırsak sorunu çıkabiliyor. Bu da her gün bağırsak mikrobiyotasının ne kadar önemli olduğunu tekrar gösteriyor.

Bağırsak Mikrobiyotasının İşlevleri Nelerdir?

Bağırsak mikrobiyotasının ilk işlevi lif ve bağırsak mukusu gibi sindirilemeyen maddelerin fermantasyonu için gereken kapasiteyi sağlamasıdır. Bunun dışında bağırsakta bulunun mikrobiyal enzimler, safra asit metabolizmasına da destek olurlar. Bağırsak mikrobiyotasının diğer ürünleri de sağlık açısından oldukça önemli yer tutar. Et ve sütten alınan fosfatidilkolin ve karnitin üretimi de bağırsak mikrobiyotasına bağlıdır.

Sağlıksız Mikrobiyotanın Neden Olabileceği Hastalıklar

  • Kolon kanseri
  • Otizm
  • Romatoid artrit
  •  Astım
  • Atopik egzema
  • Fonksiyonel bağırsak hastalıkları (irritabl bağırsak sendromu, infantil kolik)
  • Enflamatuar bağırsak hastalığı
  • Depresyon
  • Anksiyete bozukluğu
  • Alkolik olmayan karaciğer hastalığı
  • Diyabet, Obezite

Mikrobiyota ve Bağışıklık

Vücutta bulunan bağırsakların hücre duvarları oldukça incedir, ve bağışıklık sistemi (immün sistem) hücreleri bu hücrelere komşudur. Bağışıklık sistemimizin ise yaklaşık %80’i bağırsaklarımızdadır. Mikrobiyota dengesi bozulduğunda ise bağışıklık sistemimiz de bozulmaya, zorlanmaya başlar. Alerji, akne, eklem ağrısı gibi birçok sıkıntı aslında mikrobiyota ve bağışıklık sistemi ile ilgilidir.

Mikrobiyota ve Kolorektal Kanserler

Kolorektal kanserler hem kadın hem erkeklerde görülme sıklığı en yüksek olan kanserlerden biridir. Sindirim sisteminde yer alan kalın bağırsak kolon ve rektumdan oluşur. Kalın bağırsak yaklaşık 1.5 metre uzunluğundadır. Rektum, kalın bağırsağın son 20 cm.’lik kısmı iken, geri kalan kısmı kolon olarak isimlendirilir.

Kolon kanseri, kolondan; rektum kanseri ise rektumdan başlar. Bu iki kanser birlikte kolorektal kanser olarak bilinir. Kolon ve rektum kanserlerini oluşturan hücreler, organların iç yüzeyini kaplayan hücrelerdir. Bu kanserlerin ilk evrelerinde herhangi bir şikayet veya belirti gözlenmez. Erken teşhis her kanser tipinde olduğu gibi burada da oldukça büyük önem taşıyor. Erken teşhis için en etkili yöntem kolonoskopidir.

Bağırsak mikrobiyotasının incelenmesi kolorektal kanserler için bize oldukça güzel ipucu verebilir. Kolon mikrobiyotasının iç yüzeyini kaplayan epitel hücrelerinin çoğalması veya değişmesi kolorektal kanserleri tetikleyebilir.

Kolorektal kanserlerin oluşma nedenleri beslenme, bağırsak iltihapları veya genetik mutasyonlar olabilir. Bu faktör arasında yapılan son çalışmalara göre en tetikleyici olanının beslenme olduğu ortaya çıkmıştır. Bunların dışında, antibiyotik kullanımı da bağırsak mikrobiyotası üzerinde olumsuz etkilere sahiptir, sadece kolorektal kanser değil farklı birçok hastalıklara da sebep olabilir.

Mikrobiyota Dengesini Bozan Faktörler

Şehirdeki yaşam stili, çevre kirliliğine, hava kirliliğine sıkça maruz kalmak; yoğun alkol tüketimi mikrobiyota dengesini olumsuz etkiler, bağırsaklarda yer alan iyi/kötü bakteri oranını azaltabilir. Bu durum vücudun genel sağlık durumu açısından oldukça kötü sonuçlar doğurabilir. Yanlış beslenme, uykusuzluk, toksinlere maruz kalma, stres, gereksiz ilaç tüketimi mikrobiyotanın dengesini olumsuz etkileyen diğer faktörlerdendir. Sonucunda da sindirim sisteminden bağışıklık sistemine kadar neredeyse her sistemimiz farklı problemler ile karşı karşıya kalabilir.

Mikrobiyota Sağlığı için Nelere Dikkat Edilmeli?

  • Probiyotik açısından zengin ve fermente edilmiş besinler tüketilmeli.

Tarhana, sirke, yoğurt, boza bu besinlere örnek verilebilir.

  • Yapılan araştırmalar sonucunda egzersizin bağırsak mikrobiyotasını desteklediği ortaya çıkmıştır. Spor günlük yaşamda alışkanlık haline getirilmeli.
  • Lif açısından zengin gıdalar, bağırsaklarda bulunan yararlı bakterilerin artmasına yardımcı olur. Bağırsakların temiz kalması için de lif içeren besinler bolca tüketilmeli.
  • Antibiyotik kullanımında dikkat edilmeli, gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılmalıdır. Antibiyotiklerin bağırsak mikrobiyotasına karşı olumsuz etkileri mevcuttur ve bu etkiler çoğunlukla uzun sürelidir.
  • Hazır besinlerden uzak durulması tavsiye edilir. Paketlenmiş, işlenmiş ve doğal olmayan besinler yerine organik besinler tercih edilmesi önerilir. Paketlenmiş hazır besinler, bağırsak mikrobiyotamızı olumsuz etkiler.

Bağırsaklarımızın sağlık durumu, bağırsak hücrelerinin ve mikrobiyotaların durumu sadece bağırsak sağlığı için değil tüm vücudun sağlığı için oldukça önemli bir yer tutuyor. Bağırsaklarda meydana gelen herhangi bir sorun, çok alakasız duran bir organda bir problem yaratabiliyor. Bağırsak mikrobiyotasının sağlığını kaybetmesi, güçsüzleşmesi veya zarar görmesi birçok hastalığa da neden olabilir. Sağlıklı beslenme ve düzenli spor ilkesini benimseyerek bağırsaklarımızın korunmasına yardımcı olabiliriz.